İhsan Olunan Bir Tadımlık Edebiyat: Katakofti

Edebiyat denince akla ne gelir? Herkesin aklına farklı şeyler geldiğine eminim, ama ben evvela okurken ne kadar zevk aldığıma bakarım. Kimileri neyi okuyacağını seçerken kitabın kapağına, arka yazısına veya kalınlığına bakabilir, ancak önceliğim ortalardan bir sayfa açıp birkaç “mısra” okumak olur benim. Sonra ilk sayfadan birkaç mısra daha.. ve o birkaç mısrasıyla dahi, kelimelerin dizilişi bir girdap olup da beni içine alıyorsa, çok düşünmem alırım kitabı raftan. Bundan sonra kitap ikinci yolculuğuna çıkar, evime varır. Evdeki rafta, bazılarının senelerce rahatsız edilmediği, bazılarının her gün uyandırıldığı onca kitabın arasında kendine bir yer bulur. Kaderi artık kendi ellerindedir. Ne yazarı vardır arkasında, ne de yayıncısı. Sadece ben ve o, beraber yaşana,cak bir ömre başlarız. Elbet onun ömrü benden daha uzun olacak, çünkü ben faniyim, o ise ölümsüz.. Bu nedenle olsa gerek, aceleci bir tavırla okuduğum her kitaba, ölmeden önce bir daha dönerim ve işte edebiyat bu dönüşte belirir. Edebi eser yıllar sonra da tekrar tekrar okunur, anlamını kaybetmez, sözcüklerinin dizilişindeki güzellik solmaz. Her gün Leyla’ya baksaydı Mecnun, büyüteceği bir aşk olur muydu bilinmez. Edebi eserin ise okundukça arttığını söyleyebilirim.

Devamı...